Tarihi Evde Bulduğum Çocukluğum

Her yaz tarihi ev gezmek alışkanlığım oldu. Bu sefer üç katlı, cumbalı,1900’lerin başında yapılmış bir güzelliğin önündeyim. Uğultulu bir sokağa açılan kapısı bir zamanlar kendi avlusuna açılıyormuş belli ki. Tanıdık bir ele kavuşmuşçasına özlemle tutuyorum eskimiş kapı tokmağını. Hiç bitmeyecek gibi uzun bir gıcırtıyla eşliğinde aralıyorum heybetli kapıyı. Kararmış ahşap döşemenin üzerindeki kaçıncı misafirim kimbilir? Aniden içeriye sızan davetsiz gün ışığı huzursuz ediyor tahta kurularını. Aceleci ev sahiplerinin telaşıyla bir görünüp bir kayboluyorlar gözümüzün önünden. Işığın yansıdığı yerlerde tozlar dans ediyor. Kararmış döşemenin sonuna doğru daracık tahta bir merdiven var. Merdivenin arkasında heybetli evin küçük mutfağı. Meraklıları merdivenlerde, ben mutfak kapısın önündeyim şimdi..

Evlerin kalbi olsa mutfak olurdu diye düşünürüm hep. Eski evlere girdiğimde ayaklarım  önce mutfağı arar bulur bu yüzden .Beyaza sıvanmış, duvarları isten kararmış bir ocağın tepesinden yaramaz örgü bezler salınıyor. Ocağın yanındaki tezgahta daha modern bir ocak daha var. Ortada üzeri çiziklerle, kesiklerle dolu ahşap bir masa. Defalarca boyanmış zımparalanmış. Kesiklerin arasına mavi, beyaz, yeşil boyalar saklanmış gülümsüyor. Ocağın karşısında dört parçalı çatlak bir pencere önünde toprağı taşlaşmış saksılar var. Eşikte durup öylece bakınırken yine olan oluyor. Zihnim benimle oyun oynamaya başlıyor. Beş yaşında yaramaz bir kız çocuğu oluyorum. Camın önündeki saksılarda fesleğenler sonra da bütün  mutfak canlanıyor gözümde. İki güzel kadına bakıyorum kapı eşiğinden. Genç olan yazmasını boynunun ardından bağlamış. Yeni ocaktaki çorbanın buğusuna, eski ocaktaki kızartmanın çıtırtıları eşlik ediyor. Ahşap masayla ocağın arasına sıkışmış tonton bir nine söyleniyor kendi halinde. Nerde olsa tanıdığım bir koku salınıyor burnuma. Ahşap masanın üstünde renkli örtüyle sarıp sarmaladıkları tepsinin kokusu bu. Yeni yapılmış ekşi mayalı nohut ekmeği!!İki kadının yemek yetiştirme telaşını bölüyor ciğerci kedisi gibi bakışlarım. Genç olan dayanamıyor bu bakışlara. Bir parça ekmek koparıp kızartma sahanının altına sıralanmış sıcak köftelerden iki tane sıkıştırıp kapı eşiğindeki yaramaza uzatıyor. Tonton nine tek kaşını kaldırıp söyleniyor. “Eşikte yimek yinmez, yer çekip duru, yerin dibine giriverirsin mazallah”…

Sari kafamda sayısız soru mutfaktan bahçeye açılan kapıya yürüyorum. Yer neden çeksin ki beni? Yerin dibi mi var hem? Nenem niye böyle korkutuyor beni? Bahçede benim kadar yaramaz kedim bekliyor heyecanla. Taze nohut ekmeğiyle sıcak köftelerden bir küçük ziyafet çekiyoruz kendimize. Sıcak yaz günü söğüt ağacının gölgesi, mutfaktan gelen tabak çanak sesleri…

Ben adına tarihi ev merakı diyorum ama kapısını aralayıp girdiğim yerde çocukluğumu buluyorum hep. Sizin de var mı çocukluğunuza açılan meraklarınız peki?

Çiğdem Güngör

İnstagram :  Hikayeseveranne