
Maruzat, yayıncılık sektörünün ortanca çocuğu.
Ne büyükler gibi dikkate alınmak istese de çekingenlik ve korkuyla suskun kalıyor, ne de küçükler gibi dikkat çekmek için fazla çaba sarf ediyor. Kendine özgü bir melankoli halinde, pencere kenarına ilişmiş gözlerinin ardında ve önünde olup bitenleri izliyor. İçsel bir yolculuğa çıkmış, adıyla müsemma Maruzat’ını kime, nasıl anlatacağını düşünüyor.
Sait Faik’in (Abasıyanık) “Yazmazsam deli olacaktım” sözü, yazma tutkusunun ve yazının içsel bir zorunluluk olduğunun altını çizer. Onun için yazmak, sadece bir iletişim aracı olmanın ötesinde, iç dünyasını keşfetme ve ifade etme yolculuğudur. Kendi dünyasına, duygularına, düşüncelerine ve deneyimlerine bir ses bulmak için yazmak kaçınılmaz bir gerekliliktir zira Maruzat’larının ardı kesilmez. Bu tutku, bazen anlatılması zor veya başkalarının anlaması mümkün olmayan duygularını ifade etmek için önemli bir araç haline gelir.
Maruzat yayınları kolektif bir yapıya sahiptir. Yazma eyleminin kişisel bir keşif yolculuk olduğunun farkında ve bundan sebep yayıncılık dünyasına ilişkin iddialı cümleler kurmak niyetinde değil. Anlatacakları olanları dinleme, yazmazsa deli olacakları destekleme ve okumaya düşkün insanları doyurma gayesindedir.
Yazı da risk olduğuna inanmıyoruz. Kelimeler niyet biçmez. Herkesin Maruzat’ı başkadır ve her Maruzat’ın da bir hikayesi vardır.
Senin de Maruzat’ın varsa aramıza hoş geldin.
